top of page

Dünya Sosyal Medya Günü ve Siber Şiddet



We Are Social - Dijital Türkiye 2021 Raporu’na göre:


  • Telefon kullanmayan yalnızca %2,3’lük bir kesim kaldı.

  • Türkiye’de sosyal medya kullanıcı sayısı toplam nüfusumuzun %70,8’ine denk.

  • Artık günde 8 saat çevrimiçiyken bunun 3 saati sosyal medyaya ayrılmış durumda.


Hayatımıza öyle işlemiş halde ki, sosyal medya ile uyuyup onunla uyanıyoruz. Haber alıyor haber veriyor, e-ticaret yapıyor, iş ağı kuruyor, sohbet ediyor, yemek siparişi veriyoruz; pandemiyle birlikte maske tedarikçimiz, sık değişen gündemimizle birlikte isyan alanlarımız: sosyal medya hesaplarımız…


COVID-19 nedeniyle iş yerleri ve okul hayatı da sanal dünyaya taşınınca, dijital alanlarımızda daha uzun süreler vakit geçirir olduk. İletişimin bu yoğunlukta yaşandığı bir medyada, cinsiyetçilik, ayrımcılık, ırkçılık ve nefret söylemlerinin, kısacası şiddetin her tonunun kendine alan bulması kaçınılmaz oldu.


Kadınlara yönelik “ısrar edici, tekrar eden ve zarar veren” siber zorbalıklar ve kadınlara yönelik şiddet vakalarının da artışıyla, bilhassa psikolojik olarak bireyler oldukça zorlamakta. Özellikle dijital okuryazarlığı düşük kadınlar, dijital şiddete daha açık…


Teknoloji bilgisi yüksek ve iş gücüne dahil kadınlar siber şiddete maruz kalmıyor sanılmasın. ABD Stanford Üniversitesi araştırmasına göre zoom yorgunluğu diye bir gerçeklik var.


Yarattığı anksiyeteden ve ‘bakıştan’ en çok kadınlar etkileniyor. Kadının mekânsal sıkışmışlığı, her zaman hazır ve bakımlı görünmesinin beklenmesi, yaratılan stresin ve baskının erkek çalışanlarla aynı oranda olmaması, yeni nesil şiddet sayılabilir mi?



SİBER ZORBALIK / SİBER ŞİDDET


Dijital dünyada iletişimin evrimleşmesiyle, şiddet artık kendine her platformda yer bulabilir hale geldi. Geleneksel zorbalığın çeşitlerinden olan, şimdinin siber zorbalıkları:


  • parlama, taciz, iftira/karalama, şantaj, küfür, dedikodu, kimliğe bürünme/taklit etme, ifşa etme, düzenbazlık, dışlama, utandırma, ısrarlı takip, kişilerin haklarındaki özel bilgileri veya fotoğrafları yayınlamakla tehdit etme, almak istenilmeyen mesajlarla ‘siber’ taciz etme

durumlarına, “her yaş, cinsiyet ve yönelimden insan” maruz kalabiliyor.


Akran zorbalığının daha bilinir hale gelmesi ve araştırmalara konu olması çok umut verici olsa da, kadın+ların maruz kaldığı siber şiddet vakalarına verilen tepki ve uygulanan yaptırımların gerekenin oldukça gerisinde kaldığı aşikar.


Peki, nasıl önüne geçeceğiz?

Harekete Geçin! (BM Eylem Çağrısı)


BM Kadın Birimi’nin 2020 çağrısında da belirtildiği gibi, hükümetlerin sorunu ele alması ve ortadan kaldırması süresince, bizler de çözüm ortağı olabiliriz.


  • Yargı sistemlerinin istismarcıları yargılamaya devam etmesini sağlamalı,

  • Kadınların, istismarcılarını ‘uyarmadan’ destek aramaları için güvenli yollar yaratılmasını talep etmeli,

  • Özellikle erkekleri ve erkek çocuklarını hedef alan kamuoyu bilinçlendirme kampanyalarını yaygınlaştırmalı,

  • Siber şiddete karşı sesimizi yükselterek şiddet mağdurlarına orada olduğumuzu bildirmeli,

  • Kadın ve kızların yardım ve hizmetlere nereden erişebileceklerini bilmelerini sağlamalı,

  • Aile ve arkadaş çevremizi dayanışmaya davet etmeliyiz.


“Cinsiyetçi Siber Şiddetle Mücadele” için, mağduriyetleri ortaya seren ve onlarla mücadele eden tutumumuzu da sürdürmeli ve sosyal medyanın -zaten kullanmayı oldukça iyi öğrendiğimiz- yaptırım gücünü hafife almamalıyız.




DİJİTALLEŞEN ŞİDDETE KARŞI BAŞLICA TALEPLERİMİZ


  • Hükümetlerin Siber Şiddet ve Zorbalık durumlarını suç kabul edip buna karşı ciddi önlemler alması

  • Bilişim Hukuku ve Siber Güvenlik uzmanlarının çalışmaların tüm toplumu kapsayacak şekilde yapılması

  • Dijital okuryazarlık ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin yaygınlaştırılması

  • Kurum yönetmeliklerine caydırıcı maddeler koyulması






bottom of page