Bilim kurgu filmlerinin çoğu gerçekçi olamayacak kadar ilerlemiş teknolojilerden beslenir. Ortada nefis bir hayal gücü vardır ve sinema izleyicisi bu hayal gücünün eseri olan fikirleri satın alır. Tam da bu nedenle bu filmleri sınıflandırmak için “bilim”, “kurgu” kelimesiyle birleşir. Yani gerçek olmadığı için peşine “kurgu” eklenir. Yine de çoğunlukla teknoloji ile olan ilişkimizi teknolojinin gerçeklikleriyle değil bilim kurgu temalarının bize sundukları ile kurarız.

Tabii işin aslının böyle olması mümkün olamaz çünkü hayal gücü ile üretilen teknolojilerin çok azı farklı bir düzlemde gerçek hayatta karşılık bulabilmiştir. Kalan kısmı ise belki çok uzun yıllar sonra hayatın akışına karışabilir.
Gerçekleştiğini gördüğümüz teknolojilerin başında da bugün ChatGpt ile tüm ilgiyi üzerine çeken yapay zeka bulunuyor.
Yapay zekanın matematiksel altyapısı II. Dünya Savaşı’na hatta zorlarsak biraz daha eskilere dayansa da çoğumuz yapay zekayı istatiksel bir model olarak değil popüler kültürden hatırladıklarımız ile algılıyoruz. Bu tanışıklık ise yapay zekâ ile olan ilişkimizi ve beklentimizi gerçekçi olamayacak seviyelere taşıyor.
Şöyle bir silkinsek, Hollywood bilgeliğini bir kenara bıraksak ve yapay zekâ ile yüzleşmeyi denesek belki esas meselenin risklerini ve problemlerini daha iyi kavrar ve yapay zekanın yaratabileceği toplumsal etkiler karşısında kolektif bir bilinç oluşturabiliriz. Yapay zekanın nerelere ulaşabileceğini henüz tam olarak tahmin etmek mümkün değil çünkü önünde aşması gereken ciddi matematiksel paradokslar var ama nasıl şekilleneceğini belirlemek şu anda insanlık olarak bizim elimizde.
Öncelikle şunu tekrar belirtmekte fayda var ki yapay zekâ istatistiksel bir modeldir ve matematiksel modellere dayanan işlemler yapar ve bir özgür iradesi ya da bilinci yoktur. Bu da yapay zekayı, onu geliştirenler ve bu teknolojiye sahip olanlar için muhteşem bir enstrüman haline getirir. Mesela finans sistemini ele alalım. Finans sisteminde bu teknolojiye yatırım yapmış ve borsada bu teknolojiyi kullananlar karşısında zar zor birikim yapmış küçük yatırımcının şansı nedir?
Bu sadece finans dünyasında son yıllarda karşılaşılan bir örnek. Bunların yanında sosyal medya uygulamaları, reklam sistemleri, e-ticaret siteleri ve büyük veriyi işleyen tüm kuruluşlar yapay zekaya öyle veya böyle dokunmaya başladı.
Yapay zekâ uygulamaları arttıkça ve hayatımıza girmeye devam ettikçe yapay zekanın pragmatik yaklaşımın yanı sıra etik ilkelerinin nasıl geliştirildiğini nasıl bileceğiz? Ya da bu şirketler yapay zekayı geliştirirken etik ilkelere dayalı bir politika izliyor mu?
Yapay zekâ milyarlarca insanın günlük yaşamlarına nüfuz ediyor. Haber akışlarımızı belirliyor. Hükümetlerin, şirketlerin, doktorların, hâkim ve daha pek çok kişinin kararlarını etkileyebiliyor ve büyük ihtimalle yakın zamanda bu kararları verebilecek duruma gelecek. Yapay zekanın insanoğlunun geleceğine katabileceği değerler elbette tartışılmaz. Afete hazırlık ve kurtarma konularında muazzam potansiyele sahip. Kanser taramasında dikkate değer sonuçlar veriyor. Yapay zekâ ayrıca engelli insanlar için de kapsayıcı ortamlar oluşturmaya yardımcı olabilir ve iklim değişikliğiyle mücadelede katkı sağlayabilir. Ancak bu teknoloji aynı zamanda benzeri görülmemiş etik ikilemler de yaratıyor. Onu geliştirenlerin bir şeffaflık sunmaması, cinsiyet ve etnik önyargı, mahremiyete yönelik ciddi tehditler, kitlesel gözetim tehlikesi ve güvenlik endüstrisinde güvenilmez yapay zekâ teknolojilerinin artan bir şekilde kullanıldığını görüyoruz.
Yapay zeka elbette bir sürü soruna çözüm bulabilir. Üretebileceği alternatif ekonomik modeller, iklim krizine karşı çözümler ve birçok ortak küresel probleme karşı müthiş ölçüde katkıları olabilir. Ancak milyarlarca insanı etkileyebilecek olan bu konu için bireysel olarak bakış açımızı genişletmeli ve bu muazzam güç karşısındaki etik geliştirmelerin bilincinde olmalı ve dahası sorgulamalıyız.
Unesco yapay zekanın insanlığa adil ve eşit şekilde fayda sağlaması için yapay zeka kurallarına ihtiyacı olduğunu düşünerek bir adım attı ve küresel yapay zeka etik standartları için çalışmalar yürütmeye başladı.
Şunu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor, her şeyden önce herkesi etkileyen yapay zekâ kararları adil, şeffaf ve itiraz edilebilir olmalı. Adil bir gelecek için önce bireysel sonra da kolektif olarak yapay zeka süreçlerinde acilen bilinçlenmeye başlamamız gerekiyor.
METROPOLİS KÖŞE YAZARI

Yazan: Onur Irmak
WALKS Kurucusu
onur.irmak@walks.com.tr